“Belki yeri değil ama size bir fıkra anlatacağım.”
Son derece gergin bir toplantının başlangıcında söylenecek laf mı bu? Yaşar söyledi bu lafı. Ama öncesi var illa ki.
Girişim Pazarlama’yı hedef edindik kendimize. Toplam sevkiyatları o zaman tüm sevkiyatımızın neresinden baksan 15-20 katı. Çocukken öğrendiğim bir laf var, Elini korkak alıştırmayacaksın diye. O hesap yani. Almamız mümkün değil ama vizyonumuz, iş yapma biçimimiz belki de yaydığımız ışık… Bilemiyorum artık, bizi bir denemeye karar verdiler. Dediler ki, Samsun’a bir kamyon mal var, siz yapın bu sevkiyatı. Bizde bir sevinç! Alıyoruz bu işi diye hoplayıp zıplıyoruz.
Öyle bir akşam ki, Samsun’a doğru düzgün kamyon bulunmuyor İstanbul’da. Biz cakalar yapmışız Girişim Pazarlama’ya “Tüm kamyonlarımız çelik kasa” diye. O gece aktarma şefimiz sabaha karşı bir kamyon buluyor ve malı yüklüyor. Tahmin edebileceğiniz gibi kamyon açık kasa. Bizim şefimiz brandasında koca bir yırtık olduğunu da fark etmiyor gecenin yorgunluğunda. İşin kötüsü yüklediği malın ne olduğunu da çok bakmıyor. Yük tuvalet kâğıdı. Branda yırtık ve kaçınılmaz bela geliyor. Merzifon da gök gürültülü sağanak yağış var. Kamyon Samsun’a varıyor. Ama ilk yaya üst geçidine sığmadığı için hedefe varamıyor. Kâğıt suyu emince şişiyor. Kamyonun yükü şiştikçe şişiyor, ve kamyonun sırtında 3 kamyon yükü haline geliyor. Girişim Pazarlamanın Samsun bölge müdürünün telefonunu buluyor. Geçitten geçemediğini söylüyor. Bölge müdürü de sıcacık yatağından kalkıp eline fotoğraf makinesini alıp kamyonun fotoğrafını çekiyor, ofisine vardığında da İstanbul’da yetkili herkese mail olarak “Malı teslim alamadık. Geçitten geçebilse alır mıydım bilmiyorum” mealinde bir mesaj atıyor. İstanbul’daki bütün yetkililerde maili bize yönlendirip “Öğleden sonra 14:00 te sizi toplantıya bekliyoruz” diyorlar.
Yaşar odamın kapısında göründüğünde, “Abi, server da bir problem var” falan gibi bir şeyler gevelemeye çalıştım ama “öptürtme server ını” tepkisini verince toplantıya katılma motivasyonunu veriverdi bana. Gittik toplantıya çaresiz. Tam 14:00 da vardık Girişim Pazarlamaya. Bizi bir toplantı odasına aldılar ki amfi gibi bir toplantı salonu. Biz aşağıda oturacağız besbelli. Ne çay ikram ettiler ne de başka bir şey. Yarım saat te beklettiler mi? Yaşar normalde yarım saat bekletilince çıkar gider. Sürekli odayı arşınlıyor. Tek kelime aramızda konuşamıyoruz. 14:30 da kapı açıldı ve ellerinde defterleri kalemleri bir grup yönetici girdi salona. Bize yukardan bakan sandalyelere oturdular. Birisi, “konuyu biliyorsunuz, buyurun sizi dinliyoruz” dedi.
Yaşar her zamanki pırıl pırıl gülümsemesiyle, “Belki yeri değil ama size bir fıkra anlatacağım” dedi ve fıkrayı anlattı.
Temel ile Fadime Marangoz İdris’e yatak odaları için bir dolap yaptırmışlar. İdris’te tüm hünerini döktürmüş ve o güne kadar imal ettiği en güzel dolabı yapmış. İdris’e parası ödenmiş ama birkaç gün geçince Temel ile Fadime bir şey fark etmişler. Dolabın bir kapısı bazen kendi kendine açılıyormuş. Durumu İdris’e söylemişler, İdris gelmiş bir saat dolabın karşısında beklemiş ama dolabın kapağı hiç açılmamış. Olayın o kadar önemli olmadığını söyleyip ayrılmışlar. İdris o gece uyuyamamış.
Ertesi sabah Temel iş seyahatine gidecek, bavulunu alıp ayrılmış evden. Fadime’de yatak odası penceresinden Temel’e el sallarken bir de bakmış ki 5 numaralı otobüs evin önünden geçiyor. Pat dolap kapısı açılmamış mı? Fadime Temel’i uğurladıktan sonra ayrılmamış pencereden. Bir süre sonra 5 numaralı otobüs geriye dönmüş ve tam evin önünden geçerken dolabın kapağı tekrar açılmış. Fadime çok heyecanlanmış. Hemen İdris’i aramış. “İdris, buldum sebebi, 5 numaralı otobüs geçerken kapak açılıyor.” demiş. İdris’te “Saçmalama yenge, öyle şey olur mu?” diyemediğinden, “hemen geliyorum yenge” demiş. Kısa sürede de Temel’lerin evine varmış, Birlikte pencerede 5 numaralı otobüsü beklemeye başlamışlar. 5 numaralı otobüs bir müddet sonra görünmüş ve tam evin önünden geçerken dolabın kapağı açılmış. İdris şokta. “Yenge haklısın galiba, bu işi çözmenin tek yolu var, ben dolabın içine gireyim, 5 numaralı otobüs gelirken sen dolabın kapısını tıklat, ben dikkatle kapı mekanizmalarına bakayım, olayı çözeriz evelallah.” demiş. Fadime’de “Tamam” deyince Her ikisi de pozisyonlarını almışlar. Tık, sokak kapısı açılmış, Temel içeri girmiş. “Aşkolsun Fadime, uğurlu kravatımı almamışım, sen de beni hiç uyarmadın.” diye sitem edip dolabın kapağını açmış. Dolaptaki İdris’le göz göze gelmişler. İdris bir iç geçirip, Temel’in gözlerine içine bakarak “Yahu Temel, ben sana burada 5 numaralı otobüsü bekliyorum desem inanmazsın değil mi?” demiş.
Herkes kahkahadan kırılıyordu. Yaşar devam etti. “Ben şimdi size bu Samsun kamyonunun başına ne geldiğini anlatsam bana inanmazsınız, Lütfen bize bir şans daha verin.” dedi.
Vallahi de verdiler billahi de verdiler. Ama bizim için çok büyük bir lokmaydı Girişim Pazarlama. Birkaç ay sonra helalleşip ayrıldık. İki taraf için de doğru karardı.
Sonuçta artık ödemelerini yapabilen, ortaklarına geçim sağlayan, hatta tasarruf etmelerini bile sağlayan bir şirket olmuştuk. Üstüne üstlük başımız dik, alnımız aktı.