Zor başlangıç, sıkıcı gelebilir ama bilmek lazım!

Bugünlerde Türkiye’de kargonun tarihçesi üzerine bir araştırma yapmaya kalkarsanız hiçbir şey bulamazsınız. Ben de yazmazsam lojistik sektöründe hiçbir kaynak olmayacak diye düşündüm. Kaynak olmaması son derece doğal. Kargo sektörü öyle bir sektör ki, sürekli bir koşturmaca halinde çalışıyor tüm çalışanlar. Geri dönüp bakacak vakit hiç olmuyor. Sektörün dışına çıkanlar ise geçmişi hatırlamak istemiyor. Ama bu sektöre bulaşanlar genellikle çok zor sektörü terk ediyor. Kayakçılar kayak sporu ile ilgili azıcık argo bir deyim kullanırlar. Affınıza sığınarak paylaşıyorum. “Kıçına bir kere kar suyu kaçmayagörsün, bir daha kurtulamazsın.” Kargo işi de üç aşağı beş yukarı böyledir.

Ben hasbelkader 1994 yılında kargo sektörüne girdim. O sırada hızla gelişen bir sektördü. Bu macerayı ileride anlatırım ama kargo sektörü nasıl doğdu, hatırladığım ve araştırabildiğim kadarıyla anlatayım.

Öncelikle, hatırladıklarım ve internette bulduğum bilgilerde hatalar olabilir. Bu konuda hafızasında bilgi olanlar yanlışları düzeltirlerse minnettar olacağımı peşinen belirteyim.

İlk kargo şirketi olma konusunda iki iddialı şirket var. Aras Kargo ve Yurtiçi Kargo. Aras Kargo rahmetli Celal Aras tarafından 1979  yılında pazarlama ve dağıtım şirketi olarak kurulmuş. (Kargo şirketi değil) 1989 yılında ise “erişilen dağıtım gücü” sebebiyle Aras Kargo markasına dönüşmüş. Yurtiçi Kargo ise 1982 yılında MEF dershaneleri sahibi İbrahim Arıkan tarafından kuruluyor. Nasıl bir ileri görüş, hayran olmamak elde değil.

Çünkü o sıralarda ülkedeki tüm nakliyat Topkapı da konuşlanan ambarlar tarafından yapılıyor. Ambar operasyonunu incelerseniz son derece akıllı. Diyelim ki, Konyalısınız. Bir ya da birkaç kamyon ediniyorsunuz. Siz de sermaye yoksa kamyon alabilecek birkaç arkadaş buluyorsunuz. Konya’da bir depo bulmak kolay. İstanbul Topkapı’da bir ofis kiralıyorsunuz. Şirketin adını bulmak ta kolay. “Konya Ambarı”. Daha sonra rakiplerinizin adları da belli. “Öz Konya Ambarı”, “Yeni Konya Ambarı”. Yaratıcı olanlar ise “Mevlâna Ambarı” adını kullanabilirler. İşin ilginç yanı bu rakiplerin hemen hemen hepsi sizin eski çalışanınız olurlar.

Sistem basit çalışır. Konya’ya İstanbul’dan mal göndermek isteyen tüccar Topkapı ambarlara malını getirir. Size malı teslim eder. Siz kamyonunuza malı yüklersiniz. Kamyon dolmadan hareket etmez. O zamanki müşterilerin bu malın yarın Konya’da olması beklentisi de yok. Önemli olan taşıma maliyetinin minimum olması. Kapasite kullanımı her hâlükârda %100.

Fiyat nasıl oluşuyor? Kamyon ya sizin ya da arkadaşınızın. Kamyonun maliyeti belli. Arkadaşınızın ya da çalıştırdığınız şoförün geçimi belli, sizin de geçiminiz belli. Böl bunu kamyona. Fiyatta belli oluyor doğal olarak.

Peki kamyon Konya’dan boş mu dönecek? Elbette hayır.

Konya tahıl ambarı. İstanbul’a gelecek un için Konyalı tüccarlarla anlaşma yapıyorsun. O da sana ilave kâr oluyor. Mis gibi çalışan bir operasyon. Adana’dan dönen kamyonlar yazın karpuz, kışın narenciye taşıyor. Kars’tan dönen kamyonlar canlı hayvan taşıyor.

Hijyen derseniz, o zaman kullanılan bir kavram değil.

Bu arada doğal olarak İstanbul’da bir sürü aracı şirket de kuruluyor. Üreticiler Topkapı da değil, İstanbul’un her yerinde üretim yapılıyor. Bu üreticiler her gün Topkapı’ya gitmek istemiyorlar. İstanbul’un her tarafında (Rami, Nişantaşı, Osmanbey, Tuzla) şehir içi nakliyeciler ortaya çıkıyor. Bu aracılar tüm malınızı sizden alıp, Topkapı’ya götürüyorlar, ilgili ambarlara teslim ediyorlar. Sizden haftalık olarak parayı tahsil edip ambarlara ödemeyi yapıyorlar. Kendi maliyetleri ve komisyonları da kendilerine kalıyor.

1982 yılında bu şartlarda kurulan Yurtiçi Kargo bu hizmeti farklılaştırmaya çalışıyor. Potansiyel müşterileri ikna etmek için bugün hala başımıza bela olan fiyat segmentasyonunu icat ediyor. Başka türlü ambarlarla rekabet edebilmesinin imkânı yok.

Fiyat üçe ayrılıyor.

Adresten alma,

taşıma

ve adrese teslim.

Taşıma fiyatını ambarlar belirliyor. Adresten alma ve adrese teslim fiyatlarını ise aracı şirketler. Buna rağmen alışkanlıkları değiştirmek zor tabi. Türkiye nakliyat sektöründe kargo şirketlerinin payı pek büyümüyor. Bu arada Ajlan ismindeki İstanbul’da öğrenci olan İzmirli bir genç 1983 yılında Express Kargoyu kuruyor. Önce sadece İstanbul-İzmir yüklerini hedefliyor. İkna edebildiği müşterilerin mallarını gidip müşteriden alıyor. O yükler yeterli olmadığı için kamyon kamyonet kaldıramıyor, yalvar yakar şehirlerarası otobüslerin bagajlarında İzmir’e gönderiyor. İzmir’de bulunan akrabaları, arkadaşları teslimatları gerçekleştiriyor. Express Kargo nun ilk sevkiyatları otobüs bagajlarında başlıyor. İnanılmaz güzel bir hikaye.

(Anadolu Kargo kuruluş tarihi hakkında bir bilgi ne yazık ki bulamadım. Batış tarihini 1995 olarak hatırlıyorum. Bilgisi olan arkadaşlar paylaşırlarsa sevinirim.)

Neyse konudan çok ayrılmayalım. 1987 yılının Eylül ayında Topkapı ambarlarda Türk ticaret hayatını çok etkileyecek bir olay oluyor. Ambar işçileri Tümtis önderliğinde örgütleniyor ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi için grev başlatıyorlar. İstekler basit. Daha iyi ücret, fazla mesai ücreti, cumartesi günleri çalışılmaması. (ki ambarlar hala cumartesi günü çalışmazlar.)

Aylarca süren bu grev, kargo sektörünün gidişatını değiştiren bir olay olmuştur. İstanbul’dan Anadolu’nun herhangi bir noktasına mal gönderemeyen İstanbul tüccarları çaresiz kargo şirketlerine yönelmek zorunda kalmışlardı. Kargo şirketleri aylarca süren bu grev süresinde Anadolu’daki şubeleşmelerini tamamlama imkânı buldular. Türkiye’nin her yerine sevkiyat yapabilme imkânına kavuştular.

Grev sona erdiğinde kargo şirketleri kan kaybettiler ama artık yeni kavramları dile getirebiliyorlardı. Ürünlerin teslim tarihini garanti edebiliyorlardı. Temizlik konusunda hassas olan müşterilere “Ürünlerinizin canlı hayvan taşınmış bir kamyonla taşınmasını ister misiniz?” sorusunu soruyorlardı.

İşler değişiyordu artık.

Bu satırı okuyorsanız, sabrınız için size minnetarım. Emin olun hikaye hem çok üzücü, hem çok eğlendirici olacak. Hayat gibi bir şey yani…

 

6 Replies to “Zor başlangıç, sıkıcı gelebilir ama bilmek lazım!”

  1. Sevgili Fatih,internette bir kisiyle ilgili bilgi ararken konu basligi ilgimi,dogal olarak,hemen cekti!Muthis birsey yapiyorsun.En dogru Tarihi ,yapanlar yazarlar.Sen bu Isin cok onemli bir liderisin ve esas itibariyla benimde sen basta olmak uzere perde arkasini yazmam lazim ama cok uzun zaman alir!Dusunmedim degil ama aklimdan sildim!Cok sey var sahiden.Bu satirlari Barcelona’dan yaziyorum,guzel ve piril piril gunesli bir gun ve o gunlere baliklama dalarak dusunmeye baslattin beni:))Nerede kalmistik diye icimden gecmiyor degil!Kendine cok iyi bak,guzel insan hemde cok iyi:))Sevgilerimle,Yasar Buyukcetin

    1. Yaşar bey, çok mutlu ettiniz beni.

      Vakit bulabildikçe devam edeceğim. Aslında geriye bakınca, müthiş birşey yaptığımızı daha iyi kavrıyorum. O açıdan hem biz çok talihliyiz, hem de çalışanlarımız.

      Siz de kendinize çok iyi bakın. 🙂

      Görüşmek üzere..

  2. Merhaba Fatih Bey,

    Umarım iyisinizdir, çok güzel bir paylaşım olmuş teşekkür ederim, dün akşam anılar aklıma geldi web’de bakınırken gördüm sayfanızı, siz ve diğer değerli yöneticilerimizin yeri farklı bende, 3 yıl civarında çalışmam sonunda askerlik görevi nedeniyle ayrılmıştır. Uzaktanda olsa Cargotech yöneticilerinin yaptıklarını ve başarılarını takip ediyorum ve devamını temenni ediyorum.
    Cargotech’ın bana katkıları çok oldu hayata başlama noktasında, özellikle bire bir çalıştığım ve kendisinden çok bilgi öğrendiğim Erkut Bey’i her zaman örnek almaya çalıştım, güzel yılların verdiği mutluluk ve samimiyetle sağlıklı günler dileğiyle.

    Çetin Akarçeşme

birkargomasali için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir